Tahir Büyükkörükçü hoca Ladik Kasabası Çarşı Camii’nde yaptığı vaaz-ı nasihatinde şöyle anlatıyor.
Ladikli Ahmet Ağa ile 25 sene sohbetimiz var. Gece gelirdik, gündüz gelirdik. Hafta sonunda gelirdik, hafta içinde gelirdik. Bizi hüsnü kabulle kabul eder. Kucaklar, bağrına basardı. Bazen de odasında sabahlardık. Sabahladığımız gecelerde:
— Siz istirahatınıza bakın. Ben vazifeye gideceğim der, giderdi. Giderken gayet müşfikti. Vazifeden geldikten sonra çok celalli olurdu. Adeta korkardık. Bize bugün toplantı şuradaydı diye söylerdi. “Demek bir gece içinde Medine’ye gider gelirdi öyle mi?” diye bir soru içinize gelirse, inanın vallahi öyle idi.
1950’li senelerdi. Bir gün sohbetimizde Konya Müftülüğünden söz açılınca;
—Bir gün gelecek sen de Konya Müftüsü olacaksın hocam,dedi bana…
— Bu kadar âlim hoca varken. Ben onlara abdest suyu dahi dökemezken, nasıl olur da müftü olurum, dedim.
Ve gün geldi Konya Müftüsü olduk.
Yine bir gün ziyaretine geldim. Odasına doğru ilerlerken bana:
— Tahir hocam sizi kederli görüyorum’ dedi. Ben de
— Biliyorsun altı aydır vaaz edemiyorum. Vazifeden alındım.Hakkımda tahkikat açtılar, dedim. O da bana:
— Yetmiş gün daha sabret, iki buçuk ay sonra vazifene döneceksin. Eğer ben hastalanırsam divandaki arkadaşlara vasiyet edeceğim. Vesikanı alacağız, dedi.
Mahkemeyi kazandık yetmiş gün sonra vazifeye döndüm.