Tayyimekân Makalesi

Tayyimekân  ve Tayyizaman Bağlamında Ladikli Ahmet Ağa İle İlgili Efsanelerin Çözümlenmesi

The Analysis of the Miracles about Ladikli Ahmet Ağa in the Context of Replacement of Place and Time

Yrd. Doç. Dr. Sinan GÖNEN*

ÖZET

Bu makalede, Konya iline bağlı Sarayönü ilçesinin Ladik kasabasında yaşamış olan, halk arasında Ladikli Ahmet Ağa olarak da bilinen Ahmet Elma’nın hayatı etrafında anlatılan tayyimekân ve tayyizaman konulu efsaneler ele alınmıştır

.

Hakkındaki yayınlar:

  1. Âşık Ahmet Hüdaî’nin Tuluî Sözleri (Kısım I), İstanbul 1942.
  2. Osman Karabulut, Üveysi Veli Lâdikli Hacı Ahmet Ağa, Konya 1993.
  3. Mustafa Özdamar, Lâdikli Ahmed Ağa, İstanbul 1997.
  4. Mehmet Göçergi-H. Halis Kestane, Lâdikli Hacı Ahmed Ağa Hazretlerinin

Hayatı/Divan-ı Hüdaî, Konya 2001.

  1. Ahmet Elma-Erhan Kaya, Lâdikli Âşık Ahmet Hüdâî (Hayatı, Menkıbeleri ve Şiirleri), Konya 2006.
  2. Mehmet Ali Uz, Bir Gazi Velî Lâdikli Hacı Ahmet Ağa.

AHMET AĞA İLE İLGİLİ ANLATILAN TAYYİMEKÂN VE TAYYİZAMAN KONULU EFSANELER

Ladik’ten birisi senenin birinde hacca gidecektir. Ladikli Ahmet Ağa ile görüştüğünde kendisinden bir isteğinin olup olmadığını sorar. Ahmet Ağa da: “İki gün sonra gel, sana bir kart vereceğim. İnşallah Mekke’ye gittiğinde Arafat’a çıkacaksın. Orada onuncu elektrik direğinin yanındaki çadıra varacaksın. Burada sana vereceğim kartı gösterdiğin zaman çadırın önündeki bekçi seni içeriye alacak.” Aradan zaman geçer. O köylü hacca gider. Köylü kartı yerine ulaştırdığında orada Ahmet Ağa’yı da görmüştür. Ama Ahmet Ağa o sene hacca gitmemiştir. Hactan döner dönmez hemen Ahmet Ağa’nın yanına gelir ve: “Sen, bu sene hacca gitmediğin hâlde senin o tarif ettiğin kartla girdiğim çadırın içinde seni gördüm. Bu ne hâldir?” deyince, Ahmet Ağa: “Belki birisini bana benzetmişsindir.” diyerek olayı kapatır (Elma-Kaya: )

Bir gün çok sayıda misafir Ahmet Ağa’ya ziyarete gelir ve birkaç gün kalırlar. O dönem memleket harpten yeni çıkmış olduğundan hemen hemen herkes fakirdir, her yerde yokluk vardır. O günlerde Ahmet Ağa’nın evinde de ekmek yapacak hiç un kalmaz. Akşam yemeğinde iyi kötü birkaç ekmekle idare edilir ama sabah sofrasına konacak hiç ekmek yoktur. O dönem bakkalda, fırında da ekmek satılmaz; ekmeği herkes kendi evinde, kendi fırınında yapar. Böyle zor şartlar içinde Ahmet Ağa, misafirlere un ve ekmek yapılması için buğday almaya, Sarayönü’nde bulunan daha önce buğdayını sattığı arkadaşına gider.

Arkadaşı, ‘Senden aldığım buğdayın tamamını Akdoğan yaylasındaki falan adama verdim.’ der. Ahmet Ağa oradan ayrılıp Akdoğan’a gider ve o adamı bulup buğdayı satın alır. Oradan aldığı buğdayları da Kadınhanı’ndaki su değirmenine götürüp öğüterek un yaptırır. Hemen değirmendeki unları Ladik’e getirir. Hanımı gece tandırı yakıp gelen bu unlardan epeyce ekmek yapar ve ekmekleri sabahleyin misafirlere ikram ederler. Bir gecede Ahmet Ağa; ekmekleri hazır etmek için Ladik, Sarayönü, Akdoğan, Kadınhanı ve tekrar Ladik arasında dolaşır (Elma-Kaya 2006: 80-81).

Sonuç

Anadolu’da genellikle veliler etrafında anlatılan efsanelerde karşımıza çıkan tayyimekân ve tayyizaman motifli efsaneler, yardımın amaç edinildiği olayları olağanüstülükle bütünleştirerek sunarlar. Buradaki yardım, bir savaşta Türk askerine olabileceği gibi yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi farklı farklı şekillerde de karşımıza çıkabilir. Yukarıdaki efsane tayyimekân ve tayyizaman motifinin dört unsur etrafında toplandığını söyleyebiliriz.