Güzel ahlâk ve merhamet sahibiydi. Kollarını açıp Ümmet-i Muhammed’i kucakladı. Sanki herkes onun evladı ve torunu gibiydi. Evinin kapısı gece ve gündüz herkese açıktı. Küçük ve büyük herkese hizmet etti. Meseleleriyle ilgilendi, dertlilerin dertlerine çareler aradı, istisnasız herkese duâ etti. Yetimi, öksüzü görüp gözetirdi. Hediye vermeyi seven cömert bir karakteri vardı. O, halkın içinde halktan biri gibi, fakat gönlü daima Hakk’la beraber olan bir Hakk eriydi.
Az uyuyan, çok ibadet eden, az gülüp çok ağlayan kimselerdendi. Ciddî, vakur ve daima tefekkürlü bir hâlde bulunurdu. Celâlli oluşunun ardında kullara ve mahlûkata karşı ince bir merhameti vardı. Gözü gönlü öbür âleme dönüktü. Kaza ve kadere boyun eğip, kaderine razı olan bir sabır numunesiydi. Kendine has manevî bir kokusu vardı, eline aldığı ve kullandığı eşyalar o güzelim kokuya bürünürdü.
Manevî ilme sahip olduğu için, âlim bir insanla sohbet ederken o da âlim olurdu. Dünya sanki avucunun içinde gibiydi.
Beş vakit namazını camide kılardı. Camiye gidip gelirken yere bakarak -sanki bir şeyler kaybetmiş de onu arıyor gibi- düşünceli, ağır ağır hareket ederdi. Çok güzel giyinir, temizliğine çok dikkat ederdi. Abdest alırken, namaz kılarken çok emek çekerdi. Namazı hiç bitmez zannedilirdi. Geceleri uyumaz, sabaha kadar ibadet ederdi. Gerek beyitlerinde gerekse sohbetlerine seher vaktinin önemini defalarca beyan etmiştir. Gelen giden misafirlerine birçok tavsiyelerde bulunmuştur.
“İhtiyarlığınızda genç yaşamak istiyorsanız, onu bunu bahane etmeden, beş vakit namazınızı camide cemaatle kılın. Dizlerinize sarı su inmeden, genç iken namazı çok kılın. Çocuklarınızın rızkını helalinden kazanın, alnınızın terini yiyin, kimsenin eline bakmayın. Bu din Allâh’ın dinidir. Allâh ne derse onu yerine getirin. Hizmet ehli olun, hizmetten geri kalmayın. Allâh sonumuzu hayra getirsin, Allâh hakkımızda hayırlısını versin.” derdi.
Yine sohbetlerinde dünyanın yaradılışından, peygamberlerin hayatından, Peygamber Efendimizin (s.a.s) ve ashabının hayatından bahsederdi. Büyük veliler ve âlimlerle ilgili kıssalar da anlatırdı. Sohbetine katılanlar büyük bir haz duyardı. Duygusal anlar yaşanırdı. Herkes memnun kalarak, tekrar buluşmak niyetiyle, selâm ve duâsını da alarak ayrılıp giderdi.
“Allâh’ım! Sev bizi, sevdir bizi, dünyada ve ahirette ağlatma güldür bizi…” diye dua ederdi.
Sohbetinden ve aşkla söylediği beyitlerinden sonra mutlaka “Allâh hakkımızda hayırlısını versin! İmanımı kurtarabilirsem ne mutlu bana” deyip, korku ile ümit arasında yaşardı.
Her türlü eza ve cefaya katlandı. Bir taraftan dünya meşgalesi, öbür taraftan halkın eziyeti… Hepsinden zor olanı ise aşk ateşinin onu yakmasıydı.
Ben aşığım, maşukumu ararım
Ne mekanım vardır ne de kararım
Dünya benim olsa bir tad alamam
Tecelli eyleyen nuru ararım
Dünya ve ahiret çalışma ile kazanılır. Herkesin mutlaka çalışması ve mücadele etmesi gerektiğini söyler:
Okudun mu İlm-i dünni
Bu esrarı bilmeye
Göz hicabın kaldırdın mı, hak yolunu görmeye
Âciz mi yaratan Hüdâ’m, kula nusrat vermeye
Din hakkında sen de çalış, gül bağına girmeye
Kendini âciz, günahkâr ve âsî bir kul olarak görür:
Bu zalim nefsimi öldüremedim Yetmiş bin hicabı kaldıramadım
Hakikat deryası çağlayıp akar
Ben bir katresini dolduramadım
Bütün bunlara rağmen manevî birçok nimetlere vâsıl ve bir çok ilimlere vâkıf olduğunu da bildirir:
Girmişim Hakkın bağına, koparmaya gül de var
Lâleler çiçekler açmış, içinde sümbül de var
Dinle kuşlar avazını içinde bülbül de var
Gördüm huriler safını, saçlarında sim de var
Yine ahvali bilinmeyen, sırlarla dolu bir Hakk dostudur. Kendisini ancak Hakk ilmine sahip olanların bilip anlayabileceğini şu mısralarında dile getirmiştir:
Hakikat bahrine daldım, el-aman nefsin elinden
Hak hakikati bilenler, anlarlar Hakkın ilminden
Bülbül bile güle âşık, alır reyhanın gülünden
Ben bir cemâle âşığım, kimse bilmez ahvalimden
Cenabı Hakka şöyle duâ eder:
Âlemlerden fazla, isyanım benim
Âsiye değil mi ihsanın senin
Gelmişim kapına gitmezem gayri
Affımı isterim maksudum benim
Onlar ölmez, esas ölü olan bizleriz. Maneviyat âlemi, bizlerin bilemeyeceği bir âlem… Her şeye rağmen Allâh’ı, Rasülünü ve Rasülünün izinde gidenleri; onlara dost olanları, onları çok sevenleri bizler de seviyoruz. Sözümün nihayeti yoktur. Benim de isyanım çoktur. Gitme Hakk’ın kapısından Başkasından fayda yoktur.